ÇİNİ ÇEŞİTLERİ > İZNİK ÇİNİSİ

Osmanlıların Bursa'yı başkent yapması ile Anadolu Selçuklu çini geleneğinde buralarda aynen devam ettiği görülmektedir. Bu dönem Selçuklu ve Osmanlı arasında bir çok tekniğin denendiği devridir.

İznik, 15. yüzyıl ve 17. yüzyıllar arasında imparatorluğun mimarisinin vazgeçilmez bir parçası olan çinilerin üretim merkezidir.

İznik'te geniş halk kitlelerinin günlük kullanımı için hala yumuşak, kırmızı hamurlu sırlı kaplar yapılmaktaydı. Beyaz astar üzerine bir kaç renkle boyanan bu kaplar çok basit desenlere sahipti. Bu tür 'köylü işi' çini kaplar İznik dışında, başta Kütahya olmak üzere Anadolu'nun başka yerlerinde de yapılmaktaydı. I4.yüzyıldan itibaren Ortadoğu pazarını elinde tutan Çin porselenlerine özgü desenler İznik'te 1400 dolaylarında kullanılmaya başladı.

İznik seramiği kırmızı ve beyaz hamurlu olmak üzere iki ana grupta toplanmaktadır. Kırmızı hamurlu seramiği ise sgrafitto, slip ve Milet işi denilen üç ayrı teknik ve üslupta incelemek mümkündür. 14. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar bu üç teknikte genellikle günlük kullanım seramiği yapılmıştır. "Milet işi"adı ile tanınan beyaz astarlı, mavi-beyaz dekorlu grup 15.yüzyılda üretilmekte idi.

15. yüzyılın sonlarına doğru İznik seramiğinin beyaz hamurlu, ince ve düzgün şeffaf sırlı grubu başlamıştır. Başlangıçta Osmanlı çini ustaları mavi-beyaz renkte, çiçekli kıvrık dal, rumi ve pal met ile ince arabesk bezemeli kaplar üretmişlerdir. Bunlarda 14-15. yüzyıl Çin porseleni etkisi fark edilmektedir. Mavi-beyaz seramiklerin ince spiral kıvrımlar ile bezenmiş olan grubuna Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesine dayanılarak Haliç işi adı verilmiştir.

I4.yüzyıldan itibaren Ortadoğu pazarını elinde tutan Çin porselenlerine özgü desenler İznik'te 1400 dolaylarında kullanılmaya başladı. 15.yüzyıl sonlarına gelindiğinde yalnız 400 haneli İznik'te seramik üretimi beyaz üstüne mavi desenli çinilerin imaliyle artık yeni bir döneme girmişti. İznik çinilerinde görülen bu üslup gelişmesi, değişik yörelerden gelen ustaların şehire yerleşmeleri ile II.Mehmed'in (Fatih) Topkapı Sarayı'nda açtığı Nakkaşhane ile kurulan ilişkilere bağlanabilir. Bu sıralarda saray ustalarının rumi ve hatayi motiflerini çeşitlendirerek düzenledikleri yepyeni kompozisyonlar bir döneme damgasını vuran yeni bir saray üslubunu oluşturmaktaydı

Önce tezhip ve ciltlerde kendini gösteren bu üslup kısa sürede çini sanatıyla başka alanlara da yansıdı ve II.Bayezıd dönemiyle (1481-1512) I.Selim döneminde (1512-70)de sürdü. Saray atölyeleriyle İznik'li ustalar arasındaki ilişkiyi belgeleyen kaynakların günümüze ulaşmamış olmasına rağmen, var olan çini örnekler arasındaki benzerlikler bu ilişkileri ortaya koymaya yeterlidir.2 Erken İznik mavi-beyaz çinilerinin ulaştığı düzey, daha önce hiçbir İslam ülkesinde görülmedik düzeydeydi. Bu başarı bir ölçüde İznikli ustaların Çin porselenlerini taklid etmedeki ustalıklarından kaynaklanıyordu. Aynı dönemde Ortadoğu'da başka çini ustaları da benzer deneyler yapmış ama İznik'li meslektaşları kadar başarılı olamamıştı. İznik'te ulaşılan bu yüksek düzey daha da gelişerek 16.yüzyıl boyunca sürdü.

1530'ların sonu Mavi-beyaz bezemeye soluk firuzenin yanında mangan moru ve adaçayı yeşilinin ilave edilmesiyle, yanlışlıkla Şam işi olarak adlandırılan bir grup seramik üretilmiştir. Bazen nara, bazen de enginara benzeyen pul pul yüzlü, yuvarlak, büyük bitkisel motiflerin kullanıldığı ve saz üslubunun uygulandığı tabak ve kaseler de bu döneme rastlamaktadır.

16.yüzyılın ortasından itibaren mavi-beyaz bezemeye yeşil, firuze ve siyah ile birlikte kırmızı katılmıştır. Şeffaf sır altında hafif kabarık mercan kırmızısı 16. yüzyılın karakteristiği olmuştur. Bezemede natüralist bir üslup dikkati çeker. Gül, lale, karanfil, sümbül gibi çiçekler, hatayi ve rozet çiçek kullanılan başlıca motiflerdir. İznik atölyelerinde seramik eserlerin yanında saray nakkaş hanesinde hazırlanan desenler doğrultusunda cami, türbe, medrese, hamam, saray, imaret, kütüphane ve köşk gibi yapılar için çiniler üretilmiştir.

Bu dönemde üretilen en güzel duvar çinileri Bağdat Köşkü, Sünnet Odası gibi Topkapı Sarayı'ndaki çeşitli köşklerde bolca kullanılmıştı.

17. yüzyılın başlarından itibaren kırmızı rengin giderek kahverengiye dönüşen bir ton aldığı, sırda bozulmalar olduğu görülür. Ekonomik sıkıntılar, sarayın uzun süreler çini sipariş etmemesi ve Çin porselenlerinin ithalinin artması kalitedeki düşüşü arttırmış ve böylelikle İznik'teki çini üretim faaliyeti son bulmuştur.

İZNİK ÇİNİLERİNİN YOK OLUŞU

İznik Çinilerinin,Topkapı Sarayı'nda hiç bulunmaması oldukça ilginçtir. Ayrıca bu tür kaplara saray dışında da rastlamak çok zordur. 17.yüzyılda ticari amaçla halkın günlük kullanımı için yapılan ucuz kaplar bile büyük ölçüde yok olmuştur. Anlaşılması zor olan bu olgu ancak 16. ve 17.yüzyıl İstanbul yaşamı incelendiğinde açıklık kazanır. Arşiv belgelerinden anlaşılacağı gibi en nitelikli İznik seramiklerinin üretildiği bu dönemde elit kesim arasında yabancı ürün merakı vardı. Çin porselenleri İznik seramiklerinden çok daha değerli sayılıyor ve İznik ürünleri yalnızca gündelik kullanım için satın alınıyordu. Örneğin 1582'de III.Murad'ın oğlu Şehzade Mehmed için 52 gün, 52 gece düzenlenen sünnet düğününde saraydaki 397 değerli Çin porselenleri yetmeyince3 çarşıdan 541 İznik tabağı, sahanı ve kâsesi satın alındı.4 Ancak Hazine ve mutfaklara ait masraf defterlerinde bu alımın dışında günlük kullanım için İznik seramiklerinin satın alındığına ait başka bir kayıt yoktur. Sultanların masalarını donatan Çin porselenleri ise daha değerli sayıldığından sayılan sürekli artmış ve son derece iyi korunmuştur. Bugün Saray koleksiyonlarında 10.600'den fazla Çin porseleni bulunur. Oysa daha değersiz sayılan İznik çini kapları aynı özenle-korunmamış dolayısıyla zaman içinde giderek sayıları azalmıştır.

16.yüzyılda görülen ithal ürün hayranlığı 18. ve 19.yüzyıllarda da sürmüş, bu kez Avrupa porselenleri değer kazanmıştır. Dolayısıyla İznik seramikleri gene önemsenmemiş, yangınlardan kurtulabilenler bu kez de ya bir kenara atılmış ya da gelişigüzel satılmıştır. Oysa Avrupalılar 16.yüzyıldan başlayarak İznik çinilerine büyük bir ilgi duymuş, hatta zaman zaman taklit etmeye çalışmışlardır. Bunun en tipik örneği İtalyan majolikaları ile 16.yüzyılın son çeyreğinde İznik'te bezenen Avrupa armalı 10 tabaklık takımdır . lö.yüzyılın sonlarına gelindiğinde İznik seramikleri artık ticari bir metaya dönüşmüştü. Yurt içinden ve dışından gelen siparişlerin ve isteklerin sayısı arttıkça İznikli ustalar saraydan gelen duvar çinisi siparişlerini ertelemeye ve zamanında teslim etmemeye başladı. Saray'ın bu dönemde İznik atölyelerinin ticari ürünlere öncelik tanıdığı ve ısmarlanan duvar çinilerini geciktirdiği için serzenişte bulunduğu yayımlanan bir fermandan anlaşılır. Bugün Güney Avrupa'daki bir çok kilisenin duvarlarını süsleyen İznik tabaklan ile 16.yüzyılda İngiltere'de değerli metal parçalar eklenen İznik çini kaplarının varlığı bu dönemde bir çok yabancının İznik seramiklerini satın aldığının bir kanıtıdır. 19. yüzyılda Doğu'ya ve egzotik ülkelere ilginin artması ile çok sayıda Batılı tüccar, gezgin ve diplomat İznik çinisi toplamaya başladı. İznik seramiği çok sayıda İstanbul dışında bulunmuştur. Örneğin 1865-69 arasında Rodos'taki Fransız konsolosu Salzmann 532 parça satın aldı. En önemli parçalardan birkaçı da Şam, Kudüs, İskenderiye ve bunun gibi Osmanlı İmparatorluğu'nun diğer merkezlerinde ortaya çıktı. Bugün dünyadaki bir çok müzede yer alan İznik çinisi koleksiyonları bu parçalar ile oluşturulmuştur. Avrupa'dan satın alınan örnekler İznik çiniciliği ile ilgili tam bir değerlendirme yapmaya yeterli değildir. Avrupa'daki müze ve özel koleksiyonların taranması bu araştırmaların sağlığı açısından şarttır. Seramiklerin azlığına karşı duvar çinilerinin en güzel örnekleri bugün hâlâ bir çok Osmanlı yapısını süslemektedir.

18. yüzyıl başlarında iznik çiniciliği bir daha canlanamayarak son bulur. Sultan IŞI. Ahmed ve Sadrazam Damat İbrahim Paşa, Türk çini sanatını yeniden canlandırmak için girişimlerde bulunurlar. İstanbul Tekfur Sarayı'nda, iznik'ten getirilen ustabaşı ve fırın malzemeleriyle yeni bir imalathane kurulur. Başlangıçta iznik çinilerinin benzerleri yapılır. Ama, bu deneme de çok kısa sürer ve 25 yıl sonra Tekfur çiniciliği son bulur. Tekfur Sarayı çinileri adı altında toplanan bu ürünlerin en ilginç örnekleri, Hekimoğlu Ali Paşa Camii'nde (1734) ve Sultan II. Ahmet Çeşmesi'nin (1732) saçağı altında bulunmaktadır.

Tekfur sarayının çini üretimi bir süre sonra tamamen durdurulmuş ve imalathane kapatılmıştır.Hatta 1738 de Edirne Sarayı'nda çinilerin sökülerek İstanbul'a getirilmesini sağlayan buyruk,çini sanatımız için ilginç bir belge olmaktadır.

İZNİK ÇİNİSİNİN ÖZELLİKLERİ:

  • İznik çinilerinde temel renk olarak açık beyaz ve arka planda kullanılarak yapılmış ve kendine has bir teknik ile oluşturulmuştur.
  • İznik çinilerinin yüzde 70-80 i kuvars ve kuvarsitten yapılmıştır. Bir araya getirilmesi güç olan üç farklı kuvarsın ve sırrın bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur. Bu karışım 900 derecelik bir ısıda bir araya getirilmektedir.
  • Yapılan uzun araştırmalardan sonra çinilerdeki ısıyla oluşabilecek sorunlar kuvars ve kaya kristalleriyle çözülmüştür. Sonuçta elde edilen çini birçok taşın bir araya gelmesiyle oluşan kuvarstır.
  • Genel seramik kurallarına karşı olarak oluşturulan yöntemle yapılmaktadır. Bu da sıcak, soğuk ve dondurulmuş ortamda diletasyonla gerçekleştirilmektedir./li>
  • İznik çinileri birçok tayın birleşimiyle oluştuğu için birçok rengin de armonisini taşmaktadır. Bunlar koyu mavi Iapis Iazuli, turkuaz mavisi, koralın kırmızılığı ve yeşimin yeşili gibi.
  • Çinilerde yer alan bazı renkleri örneğin koral kırmızısı gibi elde etmek çok zordur.Elde edilen bütün renklerin yanı sıra kornea beyazı ve opak rengi de kullanılmaktadır. Opak renginin kullanılması ışığın emilinip farkı ışık kırılmalarına yol açarak görüntülerin ve renklerin daha iyi ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ayrıca söz konusu bu rengin kullanılması çinilerin korunmasına da yardım etmektedir.

İZNİK ÇİNİLERİNİN GİZEM VE HAYRANLIK UYANDIRMA NEDENLERİ

  • Bu çinilerin üretimlerine 400 yıldır ara verilmiş olup, teknolojilerine ait en küçük bir belge bulunamamıştır.
  • Son derece temiz beyaz astarları, sert sırları, sıraltı tekniğindeki bezemeleri ile başarılması çok güç bir seramik tekniği söz konusudur.
  • Çini plaka ve evanilerde kullanılan bazı renkler, özellikle de mercan kırmızısı, elde edilmesi ve uygulanışı son derece güç karışımlardır. Bu konuda yerli ve yabancı uzmanların araştırmaları yıllardır devam etmektedir.
  • Hamur, astar, sır karışımı olarak % 70-80 oranında kuars-kuarsit ihtiva etmesi açısından, seramik literatüründe teknolojik olarak başarılması çok zor olarak tanımlanmaktadır. Zira kuars-kil-frit karışımının 900 derece santigrad ve üzerindeki kombinasyonları fevkalade geniş bir termik spektrum içinde dağılmaktadır.
  • "Seramik doku bütünlüğü"ne ters düşmesine karşın, çini plakaların hamurlarının içindeki gözenek ve porların bir ağ oluşturması, sıcak-soğuk ve don olaylarında hem bu plakaların genleşme ve büzülmesini (dilatasyon), hem de tatbik edildikleri duvarların solumasını sağlamaktadır.
  • Çiniler, form tasarımı açısından diğer mimari elemanlarla, evaniler olarak da sofra ve mutfak fonksiyonlarıyla bütünleşmiştir.
  • Kullanılan renkler yarı değerli taşların renklerinden etkilenmiştir. Örneğin; Mercanın kırmızısı, Malakitin veya Firuzenin yeşili, Lapis Lazuli'nin koyu mavisi gibi.
  • Astardaki beyazlık, ara madde kullanılmadan, münhasıran mineral olarak elde edilen bir beyazlıktır.
  • Sırların hafif matlığı gözleri yormayan, ışığı çok yansıtmayan bir özelliğe sahiptir.
  • Çini ve evanilerin desen tasarımları alegorik ve sembolik değerler yanında, ülkemiz flora ve faunasını yansıtır.
  • Çinilerdeki geometrik örgülü düzenlemeler ise gökyüzü yani semavi
  • Kurallarla fert arasındaki ilişkinin, yani kozmik düşüncenin yansımasıdır.
  • Kitabeler ve yazılar genellikle anlam olarak iddialı ve kişiyi yücelten ben merkezci metinleri içermez, İslam düşüncesi ve felsefesini yansıtırlar.
  • Mimari yapılarda çini bezemeler diğer vasıflarla bütünleşmiş, ancak aşırılıktan uzak, çok güzel ama mütevazı ölçülerde tutulmuştur.