ÇİNİ NASIL YAPILIR > FIRINLAMA

Kapların yerleştirildiği fırınlar, iki bölümden oluşan, üstten havalandırmalı geleneksel Ortaçağ İslam fırınlarındandır. Ateşlik denilen alt bölme, pişirim yapılan üst bölmeden bir taban katıyla ayrılır. Bu tabanın ortasında Fustat'daki Memluk fırınlarında olduğu gibi tek bir delik, Semerkand/Afrasiyab'daki gibi birkaç baca yada Siraf daki gibi deliklerden oluşan bir ızgara bulunurdu. Her üç fırında da ateşlik l .5 m çapında ve yüksekliğinde kubbeli dairesel bir hücredir. Bunun biraz farklı bir biçimi Nisabur'da İlhanlılar öncesi, Taht-i Süleyman'da ve Anadolu'da Kale hisar'da görülür. Bu fırınlarda dikdörtgenimsi alt bölmede, üst bölmeyi destekleyen çapraz tonozlar vardır.

Bugüne kadar yapılan kazılarda ortaya çıkartılan en büyük ve görkemli Ortaçağ fırını Taht-i Süleyman'daki İmanlılara ait fırınlardır; bunlar da çapı yaklaşık 2 m, yüksekliği ise l m'den biraz fazla, dairesel ateşlikler bulunmaktaydı.Duvarlarında, yanma süresince meydana gelen gazlan, pişirim bölümünden taşıması için, içinde bacalar yerleştirilmiş kemerli nisler vardı.

İznik'te bulunan ateşlikler ya kubbeli, dairesel planlı ya da çapraz tonozlu dikdörtgen biçimindeydi. Bunlardan hiçbiri büyük değildir. Profesör Dr. Oktay Aslanapa 'nin son kazısında çıkartılan dairesel örnek, 1 m yüksekliğinde ve 1.3m çapındadır. Ateşlik ile pişirim bölmesi arasında ortada tek bir açıklık vardır. İznik'in yaklaşık 8 km doğusundaki Dere köy'de bulunan 'Milet isi' fırının, 75 cm yüksekliğinde ve 60 cm genişliğinde dikdörtgen bir ateşliği vardır. Üst yapının bir bölümü ayakta olduğundan pişirme bölümünün bir uçtan öbür uca 140cm olduğu görülmüştür. Ne Taht-i Süleyman 'da ne İznik 'te, ne de başka bir İslam ülkesinde sağlam ateşleme bölümü ortaya çıkarılmamıştır. Dolayısıyla biçim ve ölçülerini kısmen 20. yüzyıl örneklerinden hareketle belirlemek gerekir.

Kütahya'da geleneksel fırınların tümü ayni biçimde yapılmasına karsın boyutları farklıdır. Sır altı bezeme uygulanan çini ve seramikler için, iç çapın en az 120 cm olması kabul edilmiştir. Ayrıca çapın yüksekliğe oranı yaklaşık 7:8 dir. Bu orandan hareketle Dere köy'deki finnin yüksekliğinin 160 cm.nin biraz altında olduğu söylenebilir. Bu finnda en azından birbirine çok yakın yerleştirilmiş sıra halinde bacalar olduğunu gösteren yedi tane baca kalıntısı bulunmaktadır.

İznik'teki fırınların hiçbiri Taht-i Süleyman fırınlan gibi görkemli değildir. Bugüne değin çıkartılan fırınların, fritli kap fırınlan olduğunu belirten pek az yayımlanmış belge bulunmaktadır. Fırın artıkları ve kalıntıları konusundaki belgelerin tümünde, 'Milet isi' fırınlarından söz edilir. Ali Zafer Çakmakçı tarafından bulunan yeşilimsi renkteki sır 'frit' parçasının 'Milet isi' üretiminden arta kalan bir parça olduğu kesindir. İznik'te 16. yüzyıl fiitli kapların üretimine ilişkin tek kanıt örnek deneme örnek parçalandır. Bunlann mercan kırmızısı ile bezenmiş olduğu görülür. Ancak bu parçalana nerede bulundukları da kesin olarak belirtilmemiştir.

Dere köy'deki örnek dışında, ateşleme bölmelerinden hiçbiri günümüze ulaşmadığından İznikli çömlekçilerin İran'daki gibi kaplan fırın duvarlarına gömülen, yaklaşık 60 cm uzunluğundaki askılara mi takarak fırınladıkları da bilinmez. Taht-i Süleyman'da bunlardan şayisiz örnek bulunmuştur. Meybod'da ise, en az 25 yıl öncesine değin fritli kap fırınlarından 70-200 arasında bu tür ateşe dayanıklı iki dayanak bulunmaktaydı. Bunlar, 70 cm uzunluğunda, fırınların iç duvarlarından çıkan askılardı. Üstlerinde kaplan sabitleştirmek için kilden yapılmış halkalar ve dikdörtgen ayaklar vardı. İznik'te ise, en azından yayımlanmış belgelere göre, bugüne değin, bu tür askılara rastlanmamıştır. Ancak, İznik Müzesi'nde kazılardan çıkartılmış, fırın rafı olarak kullanıldığı düşünülebilen, ateşe dayanıklı kilden yapılmış bir plaka bulunmaktadır.

Ebu-1 Kasım'a göre, 'her kap için seramikten kapaklı bir kutu yapılıyordu'. 'Kutu' ya da kasetin birkaç yararı bulunmaktaydı. Bunlardan biri isinin kutunun içindeki kaba daha düzgün dağılabilmesiydi. Bir ikincisi kutunun içindeki atmosfer sabitleştirerek, kabin asin küçülmesini, dolayısıyla da şirin kabarmasını engelliyordu. Bir başka yaran da üründen ayirmasi ve uçuşan küllerden damlayan sırdan korumasıydı. Ayrıca kutulana bazı modelleri üst üste istiflenebildiğinden, daha az yer kaplayarak raf gereksinimini azaltıyordu.

Öte yandan bunun, basta maliyet olmak üzere belirgin bazı sakıncaları da vardı. Kutunun maliyeti dışında kapladığı yer de önemliydi. Bu yöntem uygulandığında fırınlanabilen kapların şayisi nerdeyse yarıya düşüyordu. Her ne kadar Taht-i Süleyman'daki kazıdan bazı parçalar çıkmışsa da, bu yöntemin çok yaygın olmadığı sanılır. Başka İslam ülkelerinde rastlanan bu kutu sayisi çok azdır. İznik'te ise bugüne değin hiç bulunmamış ayrıca belgelerde de rastlanmamıştır. İznik'te bulunmayışı fırınların büyük çoğunluğunun 'Milet isi' fırını olduğuna bağlanır. 'Milet isi'nin kutuda pişmesi olanaksızdır. Kaseler ve tabaklar aralarına üçgen ayaklar konarak içice yerleştiriyorlardı. Kaplardaki izler bu üçgen ayaklara aitti. İznik frit hamuru ile yapılan kaplarda ise tırnak izlerine rastlanmadığından büyük olasılıkla kutular içinde fırınlandığı sanılır. Aynca birçok İznik tabağının ayak halkası içindeki sırda iğne deliklerini andıran delikler vardı. Bu da ancak kabin kutu içindeyken tabanın oksijensiz (havasız) kalmasıyla olabiliyordu.

İznik'te kullanılan kutunun biçimi üzerinde çeşitli yorumlar yapılabilir. Ancak 1974'te Kütahya'da Çinicioglu atölyesinin 16. yüzyıl ortasında İtalya'da kullanılan türde bir kullanması ilginçtir. Piccolpasso'nun tanımına göre bu kutular 'tambur' biçiminde yuvarlaktır. Düz kenarlarında ise bir dizi delik vardı.

20. yüzyılda hem İran'da ve hem de Kütahya'da kaplar fırınlara kubbe tepesindeki yaklaşık 80 cm genişliğindeki bir açıklıktan dolduruluyordu. Fırın bütünüyle doldurulduğunda, delik bir tasla kapatılıp üzeri kille sıvanıyordu.

Isi kaybını önlemek için, ateşlik çoğu zaman, bugün Kütahya'da yapıldığı gibi, yerin altında yapılırdı ve bir basamak ya da merdivenle inilirdi. İznik'teki uygulamanın nasıl olduğu açık değildir. Ebu-1 Kasım'a göre, fritli kaplanan pişirim isi 12 saat sürüyor, fırının soğuması için de bir hafta bekleniyordu. Bu süre Meybod'da dört gün, Kütahya'da ise beş gündür. Kütahya'da 1974'de çömlekçiler yakacak olarak çam odunu kullanıyorlardı. Bu da İznik'te uygulanan yöntemin devamıydı. Nitekim, 1131/1719'da İznik naibine ve Kocaeli valisine gönderilen bir fermanla Tekfur Sarayı'nın firinlan için 50 bin kilo çam odunu istenmişti. Odun, Sarikisrak tepelerinden alınacak ve Görmezli, Tacir, Kılıç, Ardıç ve Sankisrak köylülerince kesilip Kazıklı iskelesine getirilecekti. Büyük olasılıkla duman miktarını azaltmak ve odunun patlama tehlikesini yok etmek için, odunun reçinesiz ve budaksız olması şartı koşuluyordu. 1974'de, Kütahya'da geleneksel bir odun fırını için her yakışta bir ya da iki ton odun gerekmekteydi.